Cuma, Mart 23, 2007

NASIL KAÇILABİLİR Kİ?

Oturmuş canınızı sıkan birşeyi düşünüyorsunuz...Hiç istemediğiniz birisini görmemek için üstün bir çaba içersine giriyorsunuz... Arzu etmediğiniz durumlar var... ama kaçamayacağınızı görüyorsunuz... Zaten siz kaçmaya çalıştıkça onlar sizi hemen buluveriyorlar!! Bu tarz tecrübeler başımıza geldiğinde hep sıkıntıyla söyleniriz, bir nevi bir yenilgi, bir kabul ediştir bu serzeniş... Peki acaba hiç farkedebildik mi bu tür olayları bizzat aslında kendimizin oluşturduğunu?...

Bir süreder ingilizcesi "Law of Attraction" yani "Çekim Kanunu" ( http://www.thesecret.tv/) diye bir bilgi dolaşıp duruyor...Belki çoktan okuyup hatta videosunu seyretmişsinizdir. Ben önce ondan bir kaç anekdot aktarmak isterim:
"Ne istersen ya da istemezsen onu elde edersin!"
"Sen canlı bir mıknatıssın!"
"Herşey kendisi gibi olan herşeyi kendine çeker!"
"Enereji benzer enerjileri kendine çeker!"
"Ne istersen o da seni ister!"

Yukarıda paylaştığım açıklamalar aslında herşeyi apaçık gözler önüne seriyor. Bu açıklamalarda ortak olan nokta hep merkezinde bizzat kendimizin olduğu ve bizim oluşturduklarımız. Beyinimiz öylesine harika işleyen bir makinadır ki bizdeki tüm verileri kaybetmeyen sonsuz bir kapasitesiye sahiptir. Bizler yaşamımızdaki tüm tecrübeleri şartlanma ve değer yargılarımız ışığı altında kendi sınırlı kapasitemiz vasıtasıyla kodlarız yani onları etiketleriz, çeşitli sıfatlarla. Mesela; güzel, çirkin, rahatsız edici, sinir bozucu, eğlendirici,vs... Sonra bu kendi etiketlediğimiz durum ya da kişilerden kendimize GÖRE olumsuz olanlarından kaçmaya çalışırız..Bu kaçma için de tekrar beynimize komutlar veririz bu istenmedik durumlardan ya da kişilerden uzak durmak için... fakat farkına varamadığımız bir gerçekle kaşı karşıyayızdır aslında!. İster buna çekim kanunu diyelim ya da başka bir şey, anlamamız gereken önemli bir nokta var; bu da yaşadığımız her ana kendimizin bir etiket yapıştırdığı gerçeği. Bize "GÖRE"lere göre olayları ve kişileri değerlendiriyoruz ve sonra da kendi kendimizi bu mücadelenin içine sokuyoruz! Tabii beynimize kaydedilen tüm bu veriler neticesinde de beynimiz bu istenmedik durumlara karşı eldeki veriler ışığında "full power" yani tam güç çalışıyor ve çalışırken bu durumlar tabii ki teker teker bilgisayar deyimi ile hep "refresh" oluyor yani "tazeleniyor". Bir başka deyişle hep taze ve her an göz önünde oluyor. Bu durumda da nasıl kaçılabilir ki? İnsan nasıl kendi yarattığından kaçabilir ki?...

O zaman, bize düşen kaçmaya çalışmak değil. Zaten bunu eğer denediyseniz çok yorucu ve bir o kadar da anlamı olmayan bir çaba olduğunu tecrübe etmişsinizdir. Bana göre tek çıkış noktası kafamızda yarattığımız etiketlerden kurtulmak..Etiketsiz yaşamak...O zaman ne kaçan ne de kovalayan olur. Mutlak huzuru yakalamış oluruz. Ne dersiniz?

2 yorum:

elif dedi ki...

Aynen size katılıyorum sevgili Aylin Er...ah bi başarabilsek tepkisiz kalmayı,öğrenebilsek seyretmeyi sadece seyretmeyi herşeyde Onu sadece Onu görebilmeyi ...benlk ,duygusallık tuzaklarına düşmeden geçebilsek hayatın sarp ve dikenli yollarından ...ne mutluluk ne huzur ne güzellikler yaşarız....kimbilir...

Unknown dedi ki...

Bende Schoppenheaur'un bir sözünü eklemek isterim : Herkes istediğini yapar ama istediğini isteyemez

Kerem