Perşembe, Mart 22, 2007


GÖRMEK

Bilgisayarınıza yüklediğiniz resimlere bakıyorsunuz ve bir sebepten dolayı resimleri taramaya (scan) başladınız. Çektiğiniz yüzlerce resim öylesine hızlı gözünüzün önünden geçiyor ki hepsini tüm detayları ile takip etmekte zorlanıyorsunuz. Pek çoğunu yaklayamıyorsunuz, akıp gidiyorlar bir bir hızlı bir şekilde gözünüzün önünden… Acaba gerçekten de yakalayamıyor musunuz?

Bilim, şu ana kadar “bilinç” ve “bilinçaltı” diye iki kavram arasında tüm bu yaşadığımız sistemi anlamaya ve açıklamaya çalışıyor. Yukarıda verdiğim örnek bizim "bilinç"li kısmımızla yaşadığımız tecrübe. Bir başka deyişle, beş duyu algılarımızla ulaştığımız sonuç. Gözümüzün görme yani yakalama frekansı içine düşen frekansları alıp, beynimiz işleme sokuyor ve biz "görüyoruz" diyoruz. Ancak "bilinçaltı" diye adlandırılan çok derin ve sonsuz bilinmezler evrenine sahip bizler, aslında sınırlı kapasitemize sınır koymuş yani hapsolmuş olduğumuzdan dolayı o hızla geçen tüm resimleri görüyoruz yani hepsini algılıyoruz ama algılayamadığımızı kaçırdığımızı düşünüyoruz. Bu konuda öylesine çok yazı var ki bir tanesini (http://www.zehirliok.com/konu/filmlerde-bilincalti-mesaji.html) daha dün okudum ve bu yazıda bilinçaltının ne kadar etkili bir şekilde reklamlarda, filmlerde kullanıldığını örneklerle okuyabiliyoruz. Siz bir reklam ya da bir film seyrediyorsunuz. Gördüğünüz her bir kare içinde oraya gizlenmiş çok küçük boyutlarda başka kareler yerleştirilmiş ve verilmek istenen mesaj orada yatıyor. Siz onu fark edemeseniz de…

İşte aslında bu kadar basit... Görmediğimizi sandığımız zamanlarda aslında tüm gerçek, tüm evren gözümüzün önünde küçük kareler halinde frekans okyanusunda yüzüp duruyor!! Basit anlamda baktığımız her bir varlıkta sonsuz hareket halinde oynayan sayısız filmleri "görebilmek" ne harika olurdu değil mi?

6 yorum:

USTA dedi ki...

Süper olmuş, tebrikler...

elif dedi ki...

Aynen öyle ,,5 duyu kaydından kurtulduğumuz zaman neler neler algılıyabiliceğiz kimbilir ...,

c++ dedi ki...

Göz, muhteşem bir cihaz!
Webcam gibi :)
Fakat öyle ki, trilyonlarca noktayı bir anda hesab ediyor ve bir anlık duraksaması söz konusu olmuyor!

Her elektriksel sinyal, 2'lik sayı sistemine göre ya 0'dır ya da 1'dir. Yani ya yoktur(0) ya da vardır(1).

Bu noktalar da 0 ve 1 leri ihtiva eder normalde. Fakat bu sadece siyah beyaz görüntü için geçerlidir.

Yani, ya siyahtır ya da beyazdır bu elektriksel sinyalin sonucu. Eğer elektriksel sinyal var ise beyaz anlamı verilir, yok ise o nokta siyah görülür.

Bu gerek kameralar olsun, gerek monitör olsun, gerekse televizyon olsun herşeyde geçerlidir. Eğer görüntü değil de diğer duyulardan söz edersek yine bu 1 ve 0 ların dünyasına adım atarız...

Şöyle ki şu an bilgisayarlarda var olan noktalar 32 bitliktir (yani 4 byte). Yani öyle bir renk gerçekçiliği imkanı vardır ki bir noktaya 32 bitlik kalitede renk verilebilir. 32 bitlik bir sayı maksimum 2147483647(iki milyar yüzkırkyedi milyon dörtyüzseksenüç bin altıyüzkırkyedi) sayısını tutar. Yani bu yaklaşık 2147483647 tane renk tonu demektir.

Bu noktaların birleşimine de görüntü adını veririz. Oysa göz noktadan daha doğrusu elektriksel sinyalden başka birşey almaz/görmez...

Eklemem gerekirse, sizin ekran çözünürlüğü diye bildiğiniz şey, ekrandaki noktaların sayısıdır. Mesela ekran çözünürlüğünüz 1024*768 ise, bu iki sayı dikey ve yatayda bulunan noktaların sayısıdır. Bunun çarpımı, pixel ölçü birimi cinsinden, 786432 tane nokta demektir.

Düşünün monitörünüzdeki görüntü 32 bitlik renk derinliğine sahip bir görüntüdür. Son zamanlarda da Vista ile 64 bitlik işlemciler kullanılmaya başlandı, tabi Linux ve WinXP 64 bitlikleri saymazsak.

Sizce, sizin gözünüzün görme kalitesi, renk derinliği kaç bitliktir? Gözün görüntü çözünürlüğü kaça kaçtır? İnsanlık ürettiği cihazlarda buna ulaşabilmişmidir? Varın gelin buna siz karar verin...

Saygılar...

! EROL dedi ki...

Hücre yapısının birleşimi olan insan bedeninin ve oradaki bilginin (data) nın can olarak algılanma sisteminin TEK kare resminin seyrinin en iyi örneğidir hücre yapısının işleyişi. Bunu bir bütünsellik şeklinde bilgiyi paylaştığınız için teşekkür ederiz. Gerçekten hücre ve işleyiş sistemi hakkında çok eksik bilgilere sahibiz. Görsel ve anlayabileceğimiz şekilde paylaşımlarınız için teşekkürler. :)

HAYAT YOLU dedi ki...

Tebrik ederim.Sevgilerimle...

dibbace dedi ki...

Karanlıgı yenmenin en kolay yolu,bir ışık Yakmaktır...Ben bilgiden güzel ışık,bilgiliden güzel ışık kaynağı bilmiorum...vesselam
http://dibbace.blogspot.com/